Asya Pasifik bölgesindeki gerilim, 2025 yılı itibariyle ciddi bir çatışma riski taşıyor. Tayvan sorunu, Güney Çin Denizi’ndeki egemenlik ihtilafları ve ABD’nin Filipinler ve Japonya ile geliştirdiği ikili askeri anlaşmalar, bölgesel gerginlikleri küresel boyuta taşımaya aday görünüyor. Uzmanlar, bu faktörlerin, özellikle ABD’nin müdahil olmasıyla, büyük bir çatışmaya dönüşme potansiyeline işaret ediyor.
Tayvan Gerilimi: Küresel Krizin Eşiğinde
Çin, Tayvan’ı kendi topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak görürken, Tayvan ise bağımsızlığını savunuyor. Bu uzun süredir devam eden gerilim, yalnızca bölgesel değil, küresel bir krize dönüşme tehlikesi taşıyor. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Dr. Kadir Temiz, Tayvan’ın Çin için iç politik bir mesele olduğunu ve Tayvan’ın stratejik konumunun, bölgedeki güvenlik dinamiklerini belirlediğini vurguluyor. 2025’te ABD’nin politikaları ve Tayvan’daki seçimler, bu gerilimin şiddetlenmesine yol açabilir. Ancak, Temiz’e göre, Çin’in Tayvan’a yönelik askeri müdahaleye karar vermesi, Çin’in iç siyasetinde büyük değişimlere yol açacağı için rasyonel bir adım olmayacak.
Filipinler’deki De La Salle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Don McLain Gill ise Tayvan ile Filipinler arasındaki güvenlik bağlantısının önemine dikkat çekiyor. Tayvan Boğazı’ndaki gerginlik, sadece Tayvan’ı değil, aynı zamanda Filipinler’i de doğrudan etkiliyor. Bu durum, bölgedeki güvenlik dinamiklerini daha karmaşık hale getiriyor.
Güney Çin Denizi’ndeki Egemenlik İhtilafları
Çin, 1947’de yayımladığı “Dokuz Çizgi Hattı” haritasıyla Güney Çin Denizi’nin büyük bir kısmı üzerinde egemenlik iddiasında bulunuyor. Bu durum, bölgedeki kıyıdaş ülkelerle, özellikle Filipinler, Vietnam ve Malezya ile ciddi bir gerilim yaratıyor. ORSAM Başkanı Temiz, Çin’in bu bölgedeki egemenlik iddialarını tarihsel temellere dayandırarak, yapay adacıklar inşa ettiğini ve bu şekilde fiili bir durum yarattığını belirtiyor. Çin’in bölgede egemenlik sağlama çabaları, diğer ülkeler için ciddi deniz sınırı ihlalleri olarak algılanıyor. Gill ise Çin’in 2025 yılında da provokatif hareketlerine devam edeceğini ve Filipinler’in bu duruma karşı siyasi iradesini daha da güçlendireceğini öngörüyor.
Çin-Filipinler Gerilimi
Güney Çin Denizi’ndeki Scarborough Sığı ve İkinci Thomas Sığı, Çin ve Filipinler arasındaki egemenlik mücadelesinin en sıcak noktalarından. 2016’da Lahey’deki Daimi Tahkim Mahkemesi, Çin’in bu bölgedeki hak iddialarını uluslararası hukuk açısından geçersiz saymıştı. Ancak Pekin, bu kararı tanımadığını defalarca yineledi. Temiz, Çin’in egemenlik taleplerine karşı en sert tepkiyi Filipinler’in verdiğini belirtiyor. Gill ise, Filipinler hükümetinin Çin ile ilişkileri geliştirme çabalarına rağmen, Çin’in bölgesel yayılmacılığını sürdürme kararlılığında bir değişiklik olmadığını ifade ediyor.
ABD’nin Rolü: İttifaklar ve Savunma Anlaşmaları
ABD, bölgedeki müttefikleriyle olan ilişkilerini güçlendirmeyi sürdürüyor. 1951 yılında Filipinler ile imzalanan “Karşılıklı Savunma Antlaşması” ve Japonya ile imzalanan “Karşılıklı Güvenlik Anlaşması”, taraflardan birine yapılacak saldırı durumunda diğerinin karşılık vermesini öngörüyor. Temiz, bu anlaşmaların, özellikle Güney Çin Denizi’ndeki olası bir çatışma durumunda ABD’nin Filipinler’e destek verme sorumluluğu doğuracağını vurguluyor. Böyle bir durumda, bölgedeki diğer ülkelerin, örneğin Vietnam ve Endonezya’nın da çatışmaya dahil olabileceğini ve bunun bölgesel bir savaşa dönüşme ihtimalinin yüksek olduğunu ifade ediyor.
Gill ise, ABD’nin Filipinler’le imzaladığı savunma anlaşmalarının Çin’in bölgedeki yayılma çabalarına karşı önemli bir caydırıcı unsur olduğunu belirtiyor. Ancak Çin, ABD ile doğrudan bir askeri çatışmaya girmek yerine, “gri bölge” stratejileriyle askeri olmayan operasyonları tercih ediyor. Bu durum, doğrudan bir askeri çatışmadan kaçınarak, dolaylı yollarla etki sağlamak anlamına geliyor.
Bölgesel Güç Mücadelesi: ABD ve Çin’in Rekabeti
Çin, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) gibi bölgesel işbirlikleri ve serbest ticaret anlaşmaları ile bölgedeki nüfuzunu artırırken, ABD, Hint-Pasifik Stratejisi çerçevesinde Hindistan, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerle ilişkilerini güçlendiriyor. Temiz, bu iki süper gücün yalnızca Asya Pasifik bölgesinde değil, aynı zamanda Afrika, Avrupa ve Orta Doğu gibi farklı alanlarda da rekabet içinde olduklarını belirtiyor. Bu küresel rekabet, bölgesel güvenlik dinamiklerini daha da karmaşık hale getiriyor. Gill ise, artan belirsizlikler ve devletlerarası rekabet göz önünde bulundurulduğunda, Hint-Pasifik bölgesinin daha da rekabetçi bir hal alacağını ifade ediyor.