Verem, dünya genelinde hala büyük bir sağlık sorunu olmaya devam etse de Türkiye, bu hastalıkla mücadelede son derece başarılı bir program yürütmektedir. Nüfus artışına rağmen, Türkiye’deki verem hastası sayısı her geçen yıl azalıyor. Peki, verem nedir, nasıl bulaşır, belirtileri nelerdir ve nasıl korunulur?
Verem Hakkında Genel Bilgiler
Verem (tüberküloz), Mycobacterium tuberculosis basili tarafından oluşturulan bulaşıcı bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2023 verilerine göre, dünya genelinde 10,8 milyon insan verem hastalığına yakalanmış ve her yıl 1,2 milyon kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Türkiye, bu sorunu çözme noktasında ciddi adımlar atarak, başarılı bir verem savaş programı uygulamaktadır.
Türkiye’de Veremle Mücadele ve Başarılar
Türkiye’deki tüberkülozlu hasta sayısı, her yıl azalmaktadır. 2005 yılında 20 bin 535 olan vaka sayısı, 2020 yılına gelindiğinde 8 bin 925’e düşmüştür. Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası, 5-11 Ocak tarihleri arasında düzenlenen bilinçlendirme kampanyaları ile hastalığa dikkat çekiyor. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Ela Erdem Eralp, Türkiye’nin bu konuda başarılı olduğunu belirtiyor ve 2019 yılı verem sıklığının yüzbinde 13,5 iken, 2020’de bu oranın yüzbinde 10,6’ya gerilediğini ifade ediyor.
Verem Nasıl Bulaşır ve Kimler Risk Altında?
Verem, en sık akciğerleri tutar ve solunum yoluyla bulaşır. Veremli bir hasta, öksürme veya hapşırma yoluyla mikropları havaya salar, bu mikroplar sağlıklı kişiler tarafından nefes yoluyla alınabilir. Prof. Dr. Eralp, “Verem, özellikle bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde aktif hale gelebilir” diyerek, bu hastalığın gizli enfeksiyon olarak vücutta sessizce kalabileceğini ve bağışıklık düşüşüyle hastalığın ortaya çıkabileceğini vurgulamaktadır.
Verem, özellikle küçük yaş çocuklar, bağışıklığı baskılanmış kişiler ve kronik hastalıkları olan bireyler için daha büyük bir risk oluşturur. Ayrıca, veremli hastalarla yakın temasta olan bireylerin de risk taşıdığını belirten Eralp, aile üyelerinin ve çocukların tedavi sürecine dahil edilmesinin önemini vurgulamaktadır.
Verem Belirtileri Nelerdir?
Verem, halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri, ateş gibi genel belirtilerle kendini gösterebilir. Akciğerleri tutan vakalarda ise uzun süren öksürük, balgam, kan tükürme, göğüs ağrıları ve nefes darlığı gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Prof. Dr. Eralp, özellikle geçmeyen ve antibiyotik tedavisi ile iyileşmeyen öksürüklerin verem belirtisi olabileceğini belirtiyor.
Korunma Yöntemleri ve Tedavi Süreci
Veremden korunmak için, hasta kişilerle yakın temastan kaçınılmalı ve aynı ortamda uzun süre bulunulmamalıdır. Aktif veremi olan hastalar, bulaşıcılıklarını engellemek için tedavilerinin ilk zamanlarında izole edilmeli ve maske takmalıdır. Ayrıca, BCG aşısı, çocuklara Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği takvime göre yapılmalıdır.
Verem tedavisi genellikle 6-12 ay süren bir süreçtir ve bu süreçte hastaların tedaviye uyumları büyük önem taşır. Tedavi edilmemiş verem hastalıkları ilerleyebilir ve akciğer dışındaki organlara yayılabilir. Tedavi edilmeyen hastalar, çevrelerine de hastalığı bulaştırabilirler. Veremli hasta ile temasta olan kişiler, özellikle çocuklar, tarama testlerinden geçirilmelidir.
Tedavi Sürecinde Ailelerin Rolü
Verem tedavisi, hastalığın tipine ve tutulduğu organa bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte, tedaviye erken başlanması ve düzenli ilaç kullanımı hayati önem taşır. Prof. Dr. Eralp, tedavi sürecinde hem hastaların hem de hasta yakınlarının düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Özellikle çocuklara, hastayla yakın teması olan tüm bireylere koruyucu tedavi uygulanmalıdır.