Obezite, küresel bir halk sağlığı sorunu haline geldi. Bugün dünyanın her köşesinde yaygın olarak görülen bu hastalık, ülkemizde de kritik bir noktaya ulaşmış durumda. Kovid pandemisi sonrasında artış gösteren diğer bir sorun ise Irritabl Bağırsak Sendromu (IBS). Uzmanlar, “Bağırsaklarımız ağlıyor, en büyük tetikleyici stres” diyerek herkesi uyarıyor.
Antalya’da düzenlenen 41. Ulusal Gastroenteroloji Haftası (UGH) Kongresi, bu iki büyük sorunun ele alındığı bir platform oldu. Uzmanların görüşlerine yer verilen bu organizasyonda, obezitenin kritik boyutları, mikro plastiklerin sindirim sistemi üzerindeki etkileri ve IBS’nin günlük yaşamı nasıl etkilediği öne çıkıyordu.
Obezite Salgını: Alarm Zilleri Çalıyor

TGD Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk, obezitenin sıradan bir kilo sorunu olmadığını, aksine ciddi bir hastalık olarak ele alınması gerektiğini belirtti. “Obezite, dünyanın her yerinde hızla artıyor ve salgın boyutuna ulaşmış durumda. Hem gelişmiş hem de gelişmemiş ülkeler için önemli bir sorun.” dedi.
Ülkemizde obezite oranları Amerika ile karşılaştırıldığında, sonuçların neredeyse birbirine yakın olduğu görülüyor. Prof. Dr. Cindoruk, “Toplumumuzun %30’u obez. Amerika gibi biz de haritalarda kırmızı alarm veren bölgelerdeyiz.” diyerek durumu özetledi.
Obezite sadece fiziksel görünümle ilgili bir sorun değil; aynı zamanda ciddi sağlık problemlerine yol açıyor. Prof. Dr. Cindoruk, obezitenin; kolon kanseri, kalp hastalıkları, diyabet, eklem problemleri ve depresyon gibi rahatsızlıklara neden olduğuna dikkat çekti. Bu hastalığın toplum üzerindeki etkilerini azaltmak için farkındalık ve erken müdahale önem arz ediyor.
IBS: Bağırsaklarımız Ağlıyor

Kovid pandemisi sonrası artış gösteren Irritabl Bağırsak Sendromu (IBS), uzmanlar tarafından “Ağlayan Bağırsak Hastalığı” olarak adlandırılıyor. TGD Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, IBS’nin yaşamı tehdit eden bir hastalık olmadığını ancak kişilerin günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilediğini ifade etti.
IBS’nin yaygın semptomları karın ağrısı, gaz, şişkinlik, ishal ve kabızlık şeklinde ortaya çıkıyor. Bu semptomlar bireylerin sosyal ve iş hayatını zorlaştırabiliyor. Prof. Dr. Çekin, IBS’nin temelinde beyin ve bağırsak arasındaki iletişimin hassasiyetinin yattığını belirtti ve şu önemli bilgiyi vurguladı: “Stres, IBS semptomlarının şidetlenmesine neden olur. Bu nedenle, stres yönetimi, IBS tedavisinin vazgeçilmez bir parçasıdır.”
Mikro Plastiklerin Sindirim Sistemi Üzerindeki Etkisi
UGH Kongre Başkanı Prof. Dr. Aykut Ferhat Çelik, mikro plastiklerin dünyanın her yerine yayıldığını ve bu durumun insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yarattığını belirtti. “Modern yaşam tarzının getirdiği Batı tarzı beslenme, işlenmiş gıdalar ve endüstriyel kirlilik gibi faktörler, sindirim sistemimizin doğal dengesini bozuyor.” dedi.
Mikro plastiklerin, sindirim sisteminde yararlı bakterilere zarar verdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Çelik, bağırsak florasındaki değişikliklerin bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini ve bu durumun inflamatuar bağırsak hastalıklarının (IBH) artmasına yol açtığını ifade etti.
“Vücudumuz mikro plastikleri bir tehdit olarak algılıyor ve bu toksinlere tepki veriyor. Bu tepki bağışıklık sisteminde düzensizliklere, bağırsaklarda ülserlere, kanamalara ve darlıklara neden olabiliyor.” dedi. Modern yaşam tarzının hastalığın ortaya çıkışında ve şidetlenmesinde etkili bir faktör olduğunu belirten Prof. Dr. Çelik, bireylerin daha bilinçli olması gerektiğini vurguladı.
Sonuç

Obezite ve IBS gibi sindirim sistemi hastalıkları, modern yaşam tarzının bir sonucu olarak giderek daha fazla bireyi etkiliyor. Hem beslenme alışkanlıklarımızı hem de stres yönetimini gözden geçirerek bu sorunları azaltmak mümkün. Mikro plastiklerin yol açtığı zararı en aza indirmek ve bağırsak sağlığımızı korumak için doğal ve dengeli bir beslenme planı benimsemek önemlidir.