Panama Devlet Başkanı Jose Raul Mulino, ABD Başkanı Donald Trump’ın Panama Kanalı ile ilgili yaptığı açıklamaların, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın temel ilkelerini ihlal ettiğini belirtti. Mulino, konuyla ilgili BM Güvenlik Konseyi (BMGK) ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup gönderdi.
BM Şartı’na Atıf
The New York Times’ın haberine göre, Devlet Başkanı Mulino, mektubunda BM Şartı’nın, üye devletlerin “toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığa karşı tehdit veya güç kullanımını” yasaklayan maddelerine vurgu yaptı. Mulino, Trump’ın ifadelerinin bu prensiplerle çeliştiğini savunarak, “Bu tür tehditler, BM’nin temel amaçlarına aykırıdır,” ifadelerini kullandı.
Trump’ın Tartışmalı Açıklamaları
ABD Başkanı Trump, göreve başladıktan sonra yaptığı ilk konuşmada, Panama Kanalı ile ilgili geçmişte dile getirdiği iddialarını yineledi. Trump, “Çin Panama Kanalı’nı işletiyor. Biz onu Çin’e vermedik, Panama’ya vermiştik ve geri alıyoruz.” sözleriyle yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Trump’ın, Panama Kanalı’nı geri alma niyetine işaret eden açıklamaları, Panama tarafından egemenliğe bir tehdit olarak değerlendirildi.
Panama’nın Tepkisi
Panama Devlet Başkanı Mulino, 20 Ocak’ta X (eski Twitter) hesabından yaptığı paylaşımda, “Panama Kanalı, Panama’nındır ve öyle kalacak.” diyerek Trump’a sert bir yanıt verdi.
Mulino, kanalın Panama için stratejik ve ekonomik bir öneme sahip olduğunu belirterek, ABD’nin bu tür tehditkar söylemlerinin kabul edilemez olduğunu dile getirdi.
Tarihi Bağlam
Panama Kanalı, 1999 yılında ABD’den Panama’ya devredildi. ABD’nin 20. yüzyıldaki etkisiyle inşa edilen kanal, küresel ticaret açısından stratejik bir noktada bulunuyor. Kanalın işletmesi ve kontrolü, Panama hükümetine ait olan Panama Kanalı Otoritesi tarafından yürütülüyor.
Trump’ın, Çin’in kanal üzerindeki etkisine dair iddiaları da tartışma yarattı. Çinli şirketlerin kanal çevresinde yatırımları olsa da kanalın kontrolü tamamen Panama hükümetinde bulunuyor.
Uluslararası Hukuka Vurgu
Panama hükümeti, Trump’ın ifadelerinin yalnızca siyasi değil, aynı zamanda uluslararası hukukun temel prensiplerini ihlal ettiğini savunarak, BM’nin bu duruma müdahil olmasını talep etti.